“FeyzBuk”
1996’da ülkemize giren internet her geçen gün yayıldı.
2008 yılına gelindiğinde, internetle tanışalı daha birkaç yıl olmuşken internet özellikle genç nüfus arasında hızla yayıldı.
Iphone’lar ve android işlemciler ve tabletler çıkmamışken, nüfusa göre internet kullanıcısı oranı bakımından Türkiye Rusya’nın ardından 12.sırada idi. Kullanıcı sayısı 27 milyona yaklaşmıştı.
Google’a alternatif Yandex’i üreten Rusya’ya Türkiye’nin sadece bir adım ötesinde idi.
Dünyanın yazılım devleri arasına giren Hindistan’da bile internet kullanma oranı %5’lerde iken Türkiye’de %35 civarında idi.
Dünya’da interneti kullanma oranı %20’lerde iken Türkiye dünya ortalamasının 15 puan önünde idi.
2010’a gelindiğinde Türkiye sıralamada geriye gitmeye başlamış ve Rusya’nın 7 sıra gerisine düştü.
Hindistan 2016’da ABD’yi geriye bırakmaya hazırlanırken Türkiye’nin 50 milyon, 2018’de 53.5 milyon kullanıcıya ulaşması bekleniyor. Mobil internet olanakları arttıkça kuşkusuz bu rakamlar daha da artacaktır.
Ülkemizde yaklaşık 35 milyonun üzerinde facebook veya toplumdaki telaffuz biçimiyle “feysbuk” hesabı var, sosyal medyada ortalama 2.5 saat zaman harcanıyor…
Bu tabloya bakıldığında insanımız interneti ve sosyal medyayı kullanmakta oldukça mahir gözüküyor…
Ülkemizde “İnternet kullanım oranı” bakımından dünya devlerine yaklaşan bir noktaya gelişi nasıl yorumlamak gerekir?...
Ya gelişmiş ülkeleri yakalıyor ve “bilgi toplumu” olma yolunda ilerliyoruz…
Yada interneti “ Çet ve Geyik” için kullanarak sadece vakit geçiriyoruz…
İlk yorumun doğru olması elbette mutluluk verici olurdu.
Acaba öyle mi?...
Bilgi toplumu, sanayi devriminden sonra “temel üretim ve güç faktörü” olarak tanımlanıyor.
Bu durumda sormak gerekir:
Toplumuz ve gençliğimiz interneti kullanarak “bilgi toplumu” mu olma yolundadır, yoksa zamanını sosyal medyada “çet” yaparak çarçur eden ve gittikçe bir “klavye toplumu” na mı dönüşmektedir?
???...
Kuşkusuz, sosyal internet ağlarını doğru amaca yönelik, verimli ve etkin kullananlar vardır…
Öte yandan,
Sıradan bir arkadaş davetini bile daha yemek bitmeden “vatsap”layanlar,
Hayatın olağan akışı içerisinde en küçük konuşmaları ve gelişmeleri bile paylaşıp üzerinde günlerce konuşup yorum yapanlar,
Albümlerde saklanması ve özel kişilere özel zamanlarda gösterilmesi gereken “an veya anı”ları sıcağı sıcağına ve uluorta “feysbuk” mezesi haline getirenler,
Bağımlılık yapan oyunları saatlerce oynayarak ve acımasız bir kısır döngüyle zaman öldürenler,
Dili ve insan ilişkilerini yeni kelimleler icat edip yozlaştıranlar,
Toplumun en önemli birimi olan “aile” müessesini kurmak için hayat arkadaşını bile “feysbuk”da arayanlar…
Önceden hayatımızda çok önemli olan şeylerin (uçağa binmek veya yurt dışına gitmek gibi) bile sıradanlaştığı dünyamızda, gittiği her yerden “dostlar alışverişte görsün” misalinden “kişisel tatmin amaçlı” paylaşımlar yapanlar…
Henüz Dünya veya Türk klasiklerinden birini bile okumamışken, edebiyat, tarih ve kültür ile ilgili eserlerden birini bile karıştırmamışken ilk işi “feysbuk”a girip oradan öğrendiği birkaç cümle ile tartışanlar, faydalı, gerçek ve etkili bilgilere ulaşmak ve bu bilgileri toplumla paylaşmak noktasında ne kadar mahirdirler?...
???...
Sonuç olarak, twitter, facebook veya “feysbuk” gibi sosyal internet ağları faydalı amaçlar için bir araç olarak kullanılması tartışma götürmez…Ancak, her şeyi aradığımız, gerçek hayattan uzaklaşarak sosyal ve kültürel hayatımızı bağladığımız, bir gün girmezsek kendimizi kötü hissettiğimiz ve “feyz” aldığımız tek alan olmamalıdır.
Kısaca “feysbuk”, “feyzbuk” haline getirilmemelidir. Saygılarımla 31.03.2015