“Gönülsüz gönüllüler”
“Gönülsüz gönüllüler”
Universiade 2011 Kış Olimpiyatları’nın Erzurum’da yapılacak olması aylar öncesinden bizleri heyecanlandırdı.”Komşuda pişer bize de düşer” diyerek ayrıca sevindik.
Ama komşu’da pişti, azıcık da olsa Sarıkamış’a düşmedi.
Herşeye rağmen, Kars’a 2 saat ötede bir yerde büyük ve önemli uluslararası bir olimpiyat seyredecek olmanın ayrıcalığını da yaşayacaktık.
Günler öncesinden rezervasyon yaptık, ancak bileti almak için Erzurum’a gitmek gerekiyordu.
Karlı ve tipili bir günde açılış için Erzurum’a gittiğimizde, tabelalarda, büyük alışveriş merkezlerinde, halka açık kalabalık yerlerde uzun süre bilet gişesi aradık durduk.
Uzun aramalardan sonra nihayet bilet satan bir yer bulduk.
Erzurum’un en büyük alışveriş merkezinde bilet kesen 3 gişeden ve uzun kuyruklardan oluşan bir standın önünde biz de kuyruğa girdik.
Mavi formalı ve boyunlarında yaklaşık 15x15 cm ebatlarında tanıtım kartları asılı misafir sporcu zannettiğimiz gençler önümüzden gelip geçiyorlardı.
Biz onlardan yardım ve bilgi istemeye cesaret edemiyorduk, çünkü onları hal ve hareketlerinden uzak yerlerden gelen misafir sporcular zannediyorduk.
Yarım saat bekledikten sonra sıra bize geldiğinde, gişedeki gençler açılış biletinin Cemal Gürsel Stadı’nın önünde satıldığını söylediler.
Ve bilet satış yerini saatler sonra öğrenmiş olduk. Stad’a gittik…
Geniş güvenlik önlemleri alınmıştı.
Kalabalık ve karmaşaya rağmen, bir şekilde yolu bulduk.
Stadın yaklaşık 2 km uzağından güvenlik aramasından geçerek içeri alınmaya başladık.
Girişten yaklaşık 500 m ilerde bilet gişesine, oradan elimizdeki internet çıktıları ve kimliklerimizi gösterdikten sonra epeyce yürüyerek stadın girişine geldik.
Kapı numaralarına göre kuyruklar vardı…
Bizim bilet F kuyruğuna girmemiz gerektiğini gösteriyordu.
Mavi elbiseli ve tanıtım kartlı gençlerin arasından zar zor geçerek kuyruğa girdik.
Ama…Orada çakılı kaldık.
Başımızdan yağan kar ve soğuk altında ayaklarımızın parmak uçları çoktan donmaya başlamıştı.
Biz kuyrukta idik ama, yanımızdan birbiri ardına otobüsler geçiyor içersinden yüzlerce insan iniyordu…
Bazen sivil bazen resmi arabalar geçiyor içinden çıkan insanlar kapıdan giriyorlardı.
Ama biz bir adım ilerleyemiyorduk.
Ne oluyor diye herkes isyan etmeye başladı.
Bir muhatap aranıyordu, kimse yoktu…
“Mavi elbiseli ve tanıtım kartlı misafir sporcu zannettiğimiz gençler”e soralım dedik cevap alamadık.
İlgisizdiler… Onlar da bir an önce stadın içerisine girmek için çaba sarf ediyorlardı,bizi görmüyorlardı…
Kuyruktaki kalabalıktan onlara çatanlar,tepki gösterenler oldu,biz de sizin gibiyiz bir şey bilmiyoruz dediler.
Nihayet onlar bir şekilde kendilerine bir çözüm bulmuş ve gözümüzün önünden mavi elbiseli tanıtım kartlı ve misafir sporcu zannettiğimiz yüzlerce genç kafilelerle içeri girdiler.
Biz hala beyaz balona 200 m uzaktaydık.
Açılışa dakikalar kalmıştı. İlerden gelen haberler iyi değildi.
Binlerce kişi güvenlik aramalarından geçirilerek içeri alınmaya çalışılıyordu.
En sonra gelenler kuyruğa girmeye cesaret edemiyor ve ilerden “kaynak” yaparak giriyorlardı.
Kuyruk şeridi ve denetleyiciler yoktu.
Arada bir görünen ve daha sonra “gönüllüler” olduğunu öğrendiğimiz o mavi elbiseli-tanıtım kartlı sporcu zannettiğimiz gençler de artık yoktu…
Olimpiyat açılışı başlamıştı ve biz hala dışarıdaydık.
Açılış başlayalı yarım saat olmuştu.
Neden sonra kalabalık isyan etti. Yuhlar yükseldi…
Nasıl olduysa kendimizi bir anda içerde bulduk. Bazı kişiler linç olmaktan zor kurtuldu.
Gözlerimize inanamıyorduk, artık içerideydik…
Nefesimiz kesilmiş, ayaklarımız buz kesmiş ve gözlerimiz buğulanmış bir biçimde yerimizi bulma başarısını gösterebilmiştik.
Oturduk, beyaz polar giysilerimizi giydik.
Sahaya baktığımızda “mavi formalı tanıtım kartlı sporcu zannettiğimiz gönüllüler” bizden önce tribündeki yerlerini almıştı.
Tüm tribünler tıklım tıklımdı, açılış için epey emek sarf edilmişti, ancak organizasyon ve ses düzeni sağlıklı değildi…Sonradan Televizyonlardan seyredince sesleri daha net duyduk.
…
Günler sonra artistik patinaj galasına gittiğimizde de, sakalları kirli, elleri ceplerinde ilgisiz o gönüllüleri tekrar gördük…
İçeri girmek için bize yardım edecek birileri için etrafımıza bakınırken bir mavi elbiseli, ağzında sakızla dolaşan kirli sakallı bir gönüllüye soralım dedik. Ama gönüllü arkadaşımız, hocam dediği birisini karşı tribünlerdeki sporcular locasına götürmek için tüm enerjisini harcıyordu.Bizi duymadı bile…
…
Gala’nın sonunda büyük ekranlarda “Gönüllülere Teşekkür” yazıyordu.
Bizler birbirimize bakarak gülümsedik.
Hangi gönüllüler?...
…
Universiade Erzurum 2011 Kış olimpiyatları ‘Gönülsüz Gönüllüler’e rağmen güzeldi…